Günümüzde, gelişen emlak sektörünün doğal bir sonucu olarak, gayrimenkul kapsamında apartman eğilimi terk edilerek site ve rezidans eğiliminin mevcudiyeti görülmektedir. Söz konusu sitelerde güvenlik hizmeti, kimi zaman site yönetimi tarafından belirlenen çalışanlar tarafından sağlanırken kimi zaman da güvenlik firmaları bu görevi yürütmekte ve bu yolla site sakinlerinin her türlü hırsızlığa karşı korunması amaçlanmaktadır. Peki, bu hizmete rağmen sitede bir hırsızlık meydana geldiğinde, bu hırsızlıktan dolayı kim veya kimler sorumlu olacaktır?
4077 sayılı Tüketici Korunması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde tüketici ve tüketici işlemi kavramlarının tanımı yapılmaktadır. Bu kapsamda tüketici, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade etmektedir. Konutunun korunması gayesi ile güvenlik firması veya personellerinden ”güvenlik hizmeti” alan her birey tüketici statüsündedir.
Akabinde aynı maddenin ”ı” bendine baktığımızda “sağlayıcının” tanımı da yapılmaktadır. Somut olaylarda mülk sahibi veya kiracının, ”güvenlik hizmeti” almak amacıyla aidat içerisinde veya ayrıca ödeme yaptıkları kişiler sağlayıcı statüsündedir.
İlgili varsayıma bu açıdan baktığımızda, sunulan söz konusu ”güvenlik hizmeti” sağlayıcısının, akdedilen ilgili sözleşmeye uygun hareket edip etmediği öncelikle incelenmesi gerekilen bir husustur. Bu kapsamda sağlayıcı statüsündeki güvenlik şirketi veya personeli gerekli önlemleri almamış ise ayıplı hizmet ifası söz konusu olacaktır. 4077 sayılı Tüketici Korunması Hakkında Kanunun 13. Maddesinde “Ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir” şeklinde tanımlanmıştır.
Devamı hükümlerde tazminat hakkı kapsamında Borçlar Kanununa atıf yapılmıştır. 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ve Yönetmelik uyarınca “Özel Güvenlik Görevlilerin temel görevi, görev alanında suç işlenmesini engelleyecek tedbirleri hukuka uygun usullerle almak ve suç işlenmesi durumunda kendine tanınan yetkiler çerçevesinde olaya müdahale etmek ve süratle genel kolluk kuvvetini suç mahalline davet etmektir.” Bu kapsamda özetle görev alanında tüketicinin can ve mal güvenliğini sağlama görevini ifa eden güvenlik görevlileri, hizmet sunduğu esnada suçun işlenmesi durumunda yükümlülüklerini yerine getirmemiş ise doğan zararlardan 4077 sayılı kanunun 13. maddesinin atfı ile genel hükümler uyarınca sorumlu olacaktır.
Güvenlik hizmeti sağlayıcısının yanında mağdurun, tazminat istemini site yönetiminden talep edebilmesi de mümkündür. 4857 sayılı İş Kanunu tanımlar başlıklı 2. Maddesinde “işyeri” ve” işveren” tanımları da yapılmaktadır. Bu tanıma göre seçimle yönetime gelmiş kişi “işveren”, siteler ise “işyeri” dir.
Aynı kanunda, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur” ibareleri yer almaktadır.
Bu kapsamda site yönetimi yani asıl işveren, alt işveren olan güvenlik firmasının ve alt işveren işçilerinin yani güvenlik personellerinin işvereni statüsündedir. Bu durum Borçlar Kanunu 66. Maddesi kapsamında “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.” demektedir. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir” denilmektedir.
Buradan anlaşılan odur ki site yönetiminin, özel güvenlik görevlisinin işin yapılması sırasında başkalarına (üçüncü şahıslara) verdiği zarardan sorumlu olacağı hüküm altına alınmıştır. Bu doğrultuda ilgili site yönetiminin de doğan zararlardan kusursuz sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Sonuç olarak, güvenlik hizmeti sunan, site ve site benzeri toplu konutlarda, hırsızlık mağduru olan konut yahut işyeri sahibi veya kiracısı, mağduriyetinden doğan maddi ve manevi zararlarını, ilgili güvenlik firmaları ve site yönetimlerinden talep edebileceklerdir.
Bir an için düşünün! Özel güvenlik hizmeti almıyorsunuz ve sitenizde bu tür bir olay meydana geldi. Yeterli güvenlik önlemlerini almadığınız gerekçesi ile yasalar önünde zararı tazminle sorumlu olan site yönetimi bu zararı tek başına nasıl karşılayacaktır.
Güvenlik şirketleri çalıştırdığı özel güvenlik görevlilerinin görevleri ile ilgili üçüncü şahıslara verecekler zararları karşılamak üzere 5188 sayılı Özel Güvenlik Kanunu gereği Özel Güvenlik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası yaptırmakla yükümlüdür. Özel güvenlik görevlisinin görevi ile ilgili tüm önlemleri almasına, duyarlı ve dikkatli olmasına rağmen bu tür bir olay meydana geldiğinde bu Mali Sorumluluk Sigortası devreye girerek tüm zararı karşılamaktadır.
Tüm bu riskler dikkate alındığında şartlar ne olursa olsun bir özel güvenlik şirketinden güvenlik hizmeti almanız site yönetimi ve site sakinleri için daha avantajlıdır.
Tam burada Atmalı Özel Güvenlik olarak biz devreye giriyoruz. Size bir telefon kadar yakınız. Arayın veya mesaj bırakın. Hemen size dönüş yapalım ve çözüm önerilerimizi sizlerle paylaşalım.